ŞİİR

 

Aşka,        
  Kavgaya,      
    Bayrağa,    
      Kitaba,  
        ve Çileye dair...

 

 

     
     
1. BAYRAK A. N. Asya
2. KARA HABER A. Karakoç
3. PARA Anonim
4. TÜFEK İCAD OLDU Köroğlu
5. EKSİLENLER H. Soyuer
6. BEKLEYEN N. F. Kısakürek
7. SAKARYA TÜRKÜSÜ N. F. Kısakürek
8. AĞA CAMİİ  N. Hikmet 
     
     
  "Yar deyince kalem elden düşüyor" A. Karakoç

 

 

"Gül, gül ki dudağın pembe bir güldür dikensiz.

Gittin, beni, güller bile güldürmedi sensiz..

Gül, gül ki dudağın bana sevgi versin.

Acaba, ismim dudaklarında kaldı mı dersin?"

 

M. Kurtdede

 

 

BAYRAK

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü

Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

  Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay-yıldızının ışığı yeter.

 
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün kızıllığında ısındık;

dağlardan çöllere düşürdüğü gün gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;

barışın güvercini, savaşın kartalı

yüksek yerlerde açan çiçeğim

senin altında doğdum,

senin altında öleceğim.

 
 

A. N. Asya

Tarihim, şerefim, şiirim her şeyim; yer yüzünde yer beğen;

nereye dikilmek istersen, söyle, seni oraya dikeyim...

 

 

KARA HABER
Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim ile kar geliyor kardaşım.

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?

Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

 

  Gazel olmuş sıra sıra söğütler

Dağ ardında unutulmuş şehitler

Hürriyete seymen giden yiğitler

İki gidib bir geliyor gardaşım

 
A. Karakoç   Üç aylık bebekler tutuldu taşa

Düşmanlar geriden eyler temaşa

Yaradan böylesi vermesin başa

Zor geliyor, zor geliyor gardaşım.

 

 

 

Bu paradır boru değil,

Gün kazanılır, gün biter.

Peynir gemisi bununla yürür,

Düdük, bununla öter.

 PARA

 

 

 

Bu paradır, kokla bunu,

Her şeyin başı budur.

Seni katil etti,

Beni memur."

Anonim

 

 

TÜFEK İCAD OLDU

(Köksal Şahin için...)

Benden selam olsun Bolu Beyine

Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır

Ok gıcırtısından kalkan sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir.

 

Düşman geldi tabur dizildi

Alnımıza kara yazı yazıldı

Tüfek icad oldu mertlik bozuldu

Eğri kılıç kında paslanmalıdır.

Köroğlu düşer mi yine şanından

Ayırır çoğunu er meydanından

Kır-at köpüğünden düşman kanından

Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır.

 

Köroğlu

 

 

EKSİLENLER  
  Yok'ta noksan aranılmaz;

Yasa budur, var eksilir.

Ne tükenir sırda insan,

Ne insanda sır eksilir.

Hayat denen şu varlıkta

Söz yücenin pazarlıkta

Ölürsek bir mezarlıkta

Üç metrelik yer eksilir.

 
  Elden ele, renkten renge

Ölüm seldir can bir yonga

Gidersek bozulmaz denge

Halil'den bir eksilir.

H. Soyuer  

 

 

BEKLEYEN

 

  Ne hasta bekler sabahı

ne taze ölüyü mezar

ne de şeytan bir günahı

seni beklediğim kadar

Geçti istemem gelmeni

yokluğunda buldum seni

bırak vehmimde gölgeni

gelme artık neye yarar

N. F. Kısakürek

 

Sakarya Türküsü


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük küçük kainat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş; suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümlü gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK

 

 

"İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lifleri arasından sıyrılmaya çalışmaktaydı. Yardımsever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin daha fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da, biraz çırpındı ve uçamadı. Yardımsever arkadaşımın göz ardı ettiği gerçek şuydu:

Kanatlar ancak kozadan çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuşa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri öğrenmekteydi. Yardımsever arkadaşım işini kolaylaştırarak kelebeğin güçlenmesine engel olmuştu. Artık kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanıyamayacak, hiçbir zaman gerçekten yaşayamayacaktı".

Psikiyatrist Ruth Sanford ’un bir yazısından uyarlanarak alınmıştır.

 

"Sancım yine aynı yerden vuruyor

Bu kadar uzak mısın bana vuslat?

Yatak düzelttiğin gibi duruyor,

Gel kuruyan dudaklarımı ıslat!"

 

A. V. Can

 

 

Ana Sayfa / Özgeçmiş / Eserler / Bilimsel / Tartışma / Şiir / Eğlence / Linkler

Kimya / Matematik / Hesap Makinası / Arama

acan@surfeu.de

Son Güncelleme: 04 Mart 2002 Pazartesi 16:23

Bu site 2001 yılında A. Vecdi CAN tarafından hazırlanmıştır © Her hakkı saklıdır.